Adalet Bakanı Sadullah Ergin, hukuk eğitiminin masaya yatırılması gerektiğini belirterek, bu konuda yapılan çalışmanın yakın zamanda kamuoyuyla paylaşılacağını söylerken, 1987 yılında Ankara Hukuk Fakültesi'nden mezun olduktan sonra Hatay Adliyesi'ne staj yapmak üzere gittiğini belirterek, burada başkatiple yaşadığı diyaloğu anlattı.
Başkatibin kendisine, "staj yaptı" belgesini 15 gün sonra gelip alabileceğini söylediğini bunun üzerine kendisinin " Staj yapmak istiyorum “ dediğini, başkatibin ise “ Kendi memurlarımı oturtacak yer bulamıyorum, seni nereye koyayım” diye cevap vermesi üzerine yine kendisinin “Ben sandalyemi getiririm” deyince başkatibin daha da kızdığını belirtti.
Başkatibin kendisini, camekanla kapatılmış savcılıkta adli sicil almaya gelenler için ayrılan küçük pencerenin önüne oturttuğunu, o dönemde bilgisayar da olmadığı için yüzlerce sayfa arasında sicil kaydı taraması yaptığını anlatan Ergin, "Yani avukat adayı Sadullah Ergin klasör klasör dosyaları tarıyor. Sabıka var mı yok mu çeviriyorsun. Yazı işleri bize resmen mobbing uyguluyor" diye konuştu.
Adalet Bakanı Ergin’in bu anekdotundan sonra adliye personelinin aklına şu soru takıldı : “Acaba Adalet Bakanı bilinçaltına yerleşen bu anısından dolayı mı bizlere gereken değeri vermiyor ve sesimizi duymak istemiyor ?
Bilinçaltı insan hayatında çok önemli bir yer oynamaktadır. İnsanlar geçmişte yaşadıkları olumsuz olayları hafızanın en ücra köşelerine kayıt etmekte, aradan uzun yıllar da geçse yaşanan bu hatıralar bir şekilde karşılarına çıkmaktadır. Yaşanan bu olaylar nedeniyle bilinçaltı genellemeler yapabilmektedir. Örneğin geçmişte kavga ettiğiniz komşunuzun adı Ahmet ise, bilinçaltına tüm Ahmet isimli şahısların kavgacı olduğu unsurunu yerleştirebilirsiniz. Sayın bakanımızın da adliye personeline karşı olan ilgisiz tutumunun, yukarıda anlattığı anekdotun bilinçaltına yerleşmesinden kaynaklandığını düşünüyoruz.
Olayın farklı bir yönüyle bir hususa daha dikkatinizi çekmek istiyoruz. Yukarıda başkatibin stajyer Ergin’e “ kendi memurlarımı oturtacak yer bulamıyorum, seni nereye koyayım” dediği belirtilmektedir. Buradan şunu anlıyoruz ki, Adalet Bakanlığı bünyesindeki sorunlar sayın bakanın staj yaptığı 1987 yılından bu yana herhangi bir çözüme kavuşmamıştır. 30 sene önceki sorunlar ne ise bugün yine aynı sorunları yaşıyoruz. Örneğin Erciş Adliyesi Personelinin yeni bir adliye binasına sahip olmasına rağmen halen prefabrik adliyede çalıştırılması, İzmir Adliyesi’nin yazın sıcağında soğutma sistemi olmayan bir ortamda çalışması, yine infaz bürosu alt katında otopsi yapılması ve buradan çıkan kokunun kalem ortamlarına yayılması, adliyelerde hakim ve savcılara özel asansör, tuvalet, otopark, yemekhane ve otobüs servislerinin tahsisi ile kast sisteminin uygulanması, Mersin Adliyesi’nde olduğu gibi personellere tahsis edilen 50 kişilik servis otobüsüne 100 personel istiflenirken, hakim ve savcılara tahsis servislerde 10 kişinin seyahat etmesi, bir çok taşra teşkilatlarında sağlıksız çalışma koşullarının bulunması ….. ve daha anlatılacak çok şey. Sorunlar sadece bu anlatılanlar ve çalışma ortamlarına ilişkin anlatılacaklarla sınırlı kalmıyor maalesef. Maddi anlamda elimizden alınan havuz, nöbet, ulaşım ve fazla mesai ücretlerinin gitmesiyle adliye personeli maalesef yoksulluk sınırının altına düşmüştür.
Soruyoruz size şimdi sayın bakan, KİM KİME MOBBİNG UYGULUYOR ?