Genel başkanımız tarafından basın açıklamasının yapılmasına müteakip, Adalet Bakanlığı'na siyah çelenk bırakıldı. Akabinde bakanlıkça yapılan adaletsizlikler sonucu, Adalet Bakanlığı bayrağının lekendiği gerekçesiyle bayrak yıkandı.
Sendika yöneticileri ; "bizler için artık Adalet Bakanlığı ölmüştür. Bu nedenle Adalet Bakanlığı adına yaptırdığımız mezar taşını buraya dikiyoruz" diyerek ölü olarak kabul edilen Adalet Bakanlığı için "merhumu nasıl bilirdiniz" sorusu üzerine eyleme katılan kalabalık tarafından "iyi bilmezdik" cevabı verildi. Üç defa "hakkınızı helal ediyor musunuz" sorusuna ise kalabalık tarafından "haram olsun" cevabı verildi.
Genel başkanımız tarafından yapılan basın açıklaması :
Bizler buraya peygamber efendimizin "Adalet güzeldir. Fakat devlet büyüklerinde olsa daha güzeldir" sözünü hatırlatmak üzere toplanmış bulunmaktayız.
Ayrım yapma ne olur,
Hesabı her türlü sorulur,
Bu dünyaya kalmaz ise,
Ahirette sual zor olur.
Bakan olmak kolay gelir,
Adaletle hükmetmek zor değildir,
Personelin ahını alırsan,
Makber sana dar gelir.
Bugüne kadar bir çok defa personel arkadaşlarımızın sorunlarının çözülmesi hususunda Adalet Bakanlığı ve bir çok milletvekili arkadaşlarımızla istişare görüşmeleri yaptık. Her defasında sözler verildi, her defasında hüsrana uğradık.
Yine Adalet Bakanımız Bekir Bozdağ bundan yaklaşık iki ay önce Temmuz ayında yapmış olduğu basın açıklamasında hakim ve savcılar ile birlikte personelin de özlük haklarında iyileştirme yapılacağını açıklamıştı.
Fakat geçen hafta yapmış olduğu açıklamalarda hakim ve savcılara 1.155.TL zam yapılacağını, kendilerinin bu zamdan memnun kalacaklarını düşündüğünü, personele zam yapılması halinde diğer kurumdaki memurların da isteyeceğinden bahisle bunun mümkün olmadığını belirterek tarihi bir gaflete imza atmıştır.
Sayın bakan sen diğer kurum çalışanlarını bırak. Sen kendi kurumuna bak. diğer kurum memurlarını kendi bakanlıkları düşünsün.
Geçirdiğimiz zaman bizlere şunu göstermiştir. Bizler bakanlığımız tarafından sadece oyalanıyoruz. Anladık ki bizlerin bu bakanlık nezdinde hiçbir değeri bulunmamaktadır. Bu vatanın kendi öz evlatları olan bizler Suriye'li mülteciler, yezidiler kadar kıymet göremedik.
Verilen bütün sözlerin seçim öncesi pembe yalanlardan ibaret olduğunu ispatladılar bizlere. Siyaset denen yalan batağında sizler kirlendiniz, bizler bu batağa saplanmayacağız. Bizler söylemekten yorulduk, sizler dinlemekten yorulmadınız.
Bizler sizlerin bu vurdumduymaz tavırlarından artık usandık. Adliye çalışanları olarak dün, bakanlığının isminin HAKİM VE SAVCI BAKANLIĞI olarak değiştirilmesi hususunda Anayasa Mahkemesi'ne sembolik bir dava açtık. Eş zamanlı bütün adliye personelleri tüm ülke çapında adliyelerde iş bırakma eylemi ve basın açıklaması yaptılar.
Bugün de, çalıştığımız kurumda adaletin can çekiştiği ve hatta tükendiğinden bahisle bakanlığımızın önüne siyah çelenk bırakmaktayız. Umarım zat-ı alinize yapılan bu eylemlerden büyük bir utanç duyarsınız.
Eğer halen yetkililer tarafından gerekli adımlar atılmazsa, basiretsiz bir bakanlığın varlığından söz etmek gerekecek ki, yargının gerçek sağlayıcıları olan bizler buna müsaade etmeyeceğiz. BU KEZ DE BAKANLIĞINIZA VASİ TAYİNİ İÇİN MÜRACATIMIZ SÖZ KONUSU OLACAKTIR. Artık sizlerin adı Adalet değil ADALETSİZLİKLER BAKANI OLARAK ANILACAKTIR.
Buradaki asıl sorun bakanlık yetkililerin mesleki bilgi ve beceriden yoksun olmasından kaynaklanmaktadır.
Bugün Adalet Bakanlığında Bilgi İşlem Dairesi Başkanı bilgisayar programcılığı konusunda hiç bir eğitim almamışken koskoca daire başkanıdır.
Personel Genel Müdürü; insan kaynakları, personel psikolojisi hakkında hiç eğitim almamışken personel genel müdürü olmuştur.
İdari ve Mali İşler Daire Başkanı yine profosyönel bir eğitim almadan bu dairenin başına geçmiştir.
Bu tür örnekleri Adalet Bakanlığının her kademesinde sayabilmekteyiz. Kadroların tamamı sadece hukuk eğitimi alan hakim savcı kadrosundan oluşmaktadır. Bu nedenle de yapılan tüm çalışmalar kendi meslektaşlarına yönelik olmuştur.
Bizler anladık ki bu yapı değişmeden bizler her daim yok sayılmaya mahkum olacağız.
Bugün adliye çalışanlarının sıkıntılarını tek tek bahsetmeyeceğiz. Çünkü yaklaşık 5 yıldır her platformda bahsettik.Türkçe anlattık olmadı, İngilizce anlattık, olmadı İtalyanca anlattık olmadı, Almanca anlattık olmadı, Fransızca anlattık olmadı, olmadı, olmadı. Allah rızası için söyleyin bizlere hangi dili konuşuyorsanız o lisanda anlatalım birkez de.
Bizler bugüne kadar şunu gördük. Adalet Bakanlığı’nda Adalet sadece isminde var. Bizler Adalet Bakanlığı’nı personelin sorunlarına eğilen, çözüm bulan onları mutlu eden bakanlık olarak değil sadece hakim ve savcıları mutlu etmeye yarayan “Hakim ve Savcı” bakanlığı olarak kabul ediyoruz. Şunu da ayrıca ifade etmek istiyoruz. Sakın yanlış anlaşılmasın, aynı iş yoğunluğunu taşıyan hakim ve savcılarımıza iyileştirme yapılmasına karşı değiliz. Fakat aynı iyileştirmenin personele de yapılması “ADALET”in bir kaçınılmaz gereği olacaktır.
Lakin ortada ayrıca dikkat çeken başka bir husus daha vardır. Söz konusu iyileştirme zammı HSYK seçimleri arefesinde yapılmıştır. Burada gerçekten iyileştirme ihtiyacı olduğu için mi yapıldı yoksa yapılacak olan HSYK seçimleri öncesi kirli bir siyasi rüşvetten mi bahsetmek gerekiyor?
Artık bakanlık siyasete bulaşmıştır. Bu nedenle burada bakanlık bayranığını yıkayarak üzerindeki siyaset lekelerini belki temizleyebiliriz diye düşünüyoruz. İktidarın gücünü kullanarak sizler tüm vatandaşlara karşı sorumlusunuz. Sadece bir kesimin refah ve mutluluğunu düşünerek bir kesime yapmış olduğunuz iyileştirme ne demek oluyor. Burada sizleri iktidara taşıyan bizleriz. Bizler sizleri iktidara taşırken bir kesimi memnun etmeniz için yetki vermedik. Eğer burada gerekli adımlar atılmazsa bizler de mesleki sırlarımızı, adliyelerde işlerin aslında nasıl, ne şekilde yürüdüğünü yani sizlerin anlayacağınız mahremiyetlerimizi tüm kamuoyu ile paylaşmak zorunda kalacağız.
Adaletsizlikler Bakanlığı'nın bizlere karşı yaptığı üvey evlat muamelesini esefle kınıyor ve protesto ediyoruz. Bakanlığımız bizleri duymamaya devam ettiği müddetçe iş yavaşlatma ve iş bırakma eylemlerimiz devam edecektir. Bu eylemler elektronik imzalarımızı kırma veya kaybetme noktasına kadar ulaşacaktır.