Adalet Sen’sin

Sendikamızca 25 Mart 2015 tarihinde alınan karar uyarınca;  "Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Çalışan Personelin Kılık Ve Kıyafetine Dair Yönetmeliğin 5. Maddesinde geçen “ kravat zorunluluğu, saç ve favori uzunluğu, sakal bırakma yasağı, bıyık şekli ile hem erkeklerin hem de bayanların pantolonlarının kumaş cinsine müdahale edilmesi, ayrıca hizmet gereğine uygun olarak verilmişse tek tip elbise giyilir ibaresi uyarınca mübaşir arkadaşların tasnif etmedikleri kıyafetler içine zorunlu olarak sokulması, kamuda görülen hizmetin görülmesinde herhangi bir fayda sağlamadığı gibi ayrıca personelin bu hususlardan şikayetçi oldukları, demokrasinin her platformda dillendirildiği ülkemizde bu tür kısıtlamaların yapılmasının son derece yanlış olduğu, bahse konu kısıtlamaların kaldırılmasının ne kamu kurumlarına ne de kamuda yapılan işlere herhangi bir zararının mevcut olmayacağı, buna en güzel örneği kamu otoritesini oluşturan bakan ve milletvekillerinin en güzel haliyle verdikleri, bakan ve milletvekillerinin saç, sakal ve bıyık ile kılık ve kıyafetlerinde özgürce hareket edebildikleri, bu hususun da ülkenin yönetiminde herhangi bir aksaklığa sebebiyet vermediği gibi şahsi itibarında herhangi bir kayba neden olmadığı çok açıkça görülmektedir.

Bu itibarla, sendikamızca Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Çalışan Personelin Kılık Ve Kıyafetine Dair Yönetmeliğin 5.maddesinde yer alan kısıtlamalara son verilmesi yönünde, Adalet Bakanlığı’na bağlı olarak çalışan meslektaşlarımızın bu maddeye muhalefet ederek ve demokratik seçimlerini kullanmak suretiyle KIYAFET, SAÇ, SAKAL VE BIYIK KONUSUNDA SERBEST BIRAKILMASINA karar verilmiştir." denilmiştir.

Adalet Sen olarak almış olduğumuz bu kararın halen arkasında olduğumuzu belirtmekle beraber, AB üyesi ülkelerdeki kamuda kılık kıyafet düzenlemesinin detaylarına ilişkin dönemin Bakanı Egemen Bağış tarafından hazırlanan raporda, "Fransa hariç diğer 26 ülkede devlet memurları için herhangi bir kılık-kıyafet zorunluluğu ya da yasağı bulunmadığı" belirtilmiştir. Kaldı ki, 2016 Yılında Başbakanımız Sayın Binali Yıldırım'ın da bu konuya dair yönetmelik değişikliği yapılarak kısıtlamaların sona erdirileceği açıklanmış ise de bu güne kadar herhangi bir gelişme kayıt edilmemiştir. 1982 yılında çıkartılan ve o dönemin şartlarına uydurulan yönetmeliğin halen günümüze güncellenmeksizin uygulanması memurların en çok yakındığı bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır. Yapılabilecek küçük bir düzenleme ile milletvekillerine ve bakanlara tanınan bu hakkın Anayasa'nın 10.maddesi uyarınca " Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar” maddesi gereğince kamu çalışanlarına da tanınması zorunluluk hali almıştır.

SENDİKAL EYLEMDEN DOLAYI HİÇ KİMSEYE CEZA VERİLEMEZ, DİSİPLİN SORUŞTURMASI AÇILAMAZ !

Şu hususu tekrar hatırlatmakta fayda görüyoruz ; Sendika genel merkezince alınan bir eylem kararından ötürü, bu karara uyan o sendika üyelerinin herhangi bir şekilde ceza alamayacağı gerek Danıştay gerekse idare mahkemesi kararlarınca teyit edilmiş olup, bugüne kadar sendikal bir eyleme katılan hiçbir memura da ceza verilememiştir.

Anayasa‘nın 90. maddesi, “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş Milletlerarası Anlaşmalar kanun hükmündedir” hükmünü içermektedir. Sendikal faaliyetleri güvence altına alan “Sendikal Örgütlenme ve Örgütlenme Hakkının Korunmasına İlişkin 87 sayılı Sözleşme”, “Kamu Hizmetlerinde Örgütlenme Hakkının Korunmasına ve İstihdam Koşullarının Belirlenmesi Yöntemlerine İlişkin 151 sayılı Sözleşme”, “İnsan hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme” gibi usulüne göre yürürlüğe konulmuş Milletlerarası Anlaşmaların, Anayasa‘nın 90. maddesi uyarınca iç hukuktaki bir hüküm gibi uygulanması gerektiği kabul edilmektedir.

4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu’nun 5198 sayılı Kanun’la değişik 18. maddesinde, “Kamu görevlileri, iş saatleri dışında veya işverenin izni ile iş saatleri içinde sendika veya konfederasyonların bu kanunda belirtilen faaliyetlerine katılmalarından dolayı farklı bir işleme tabi tutulamaz ve görevlerine son verilemez” hükmü yer almaktadır.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 118. maddesinde, “(1) Bir kimseye karşı bir sendikaya üye olmaya veya olmamaya, sendikanın faaliyetlerine katılmaya veya katılmamaya, sendikadan veya sendika yönetimindeki görevinden ayrılmaya zorlamak amacıyla, cebir veya tehdit kullanan kişi, 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (2) Cebir veya tehdit kullanılarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla bir sendikanın faaliyetlerinin engellenmesi halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur” hükmü bulunmaktadır. 

Bu itibarla sendikamız üyelerinin, genel merkezimizce alınmış olan bu karara uymak istemeleri halinde hiçbir suretle ceza alamayacakları, yukarıda belirtilen kanunun amir hükümlerine aykırı tutanak tutan, disiplin soruşturması başlatan veyahut bunlara ilişkin tehditte bulunan kişi ve kişiler hakkında 5237 sayılı TCK'nun 118.maddesi uyarınca sendikamızca suç duyurusunda bulunularak üyelerimizin hak ve menfaatlerinin korunacağı tüm kamuoyuna deklare olunur.