Adalet Sen’sin

Yargı Reformu Strateji Belgesi taslağına karşı sendikamızca tepkilerimiz devam ediyor. Yazı işleri müdürlüğü görevinin meslektaşlarımızın elinden alınmasına karşı bugün bir tepki de Adalet Sen Mersin Şubesi'nden geldi. Sendikamız Mersin Şube Başkanı Melda Akdoğan ve Başkan Yardımcısı Bahadır Erol Karakaş tarafından Mersin Adliyesi önünde yapılan basın açıklamasında; "Yapılması düşünülen bu düzenlemeyle zabıt katiplerinin tek kariyer şansı olan yazı işleri müdürlüğü, kariyer meslek düzenlemesi adı altında baro lobisinin faaliyetlerine kurban edilerek ellerinden alınmak istenmektedir.

Bizler Adalet Bakanlığı personelinin temsilcileri ve güçlü sesi olarak buradan haykırıyoruz;

• ADALET BAKANLIĞI, zabıt kâtiplerinin kariyer mesleği ve tek hedefi olan yazı işleri müdürlüğünü asla siyasi taleplere kurban vermemelidir.

• ADALET BAKANLIĞI, hukuk eğitimi içerisinde yer almayan, kalem mevzuatı, halkla ilişkiler, iletişim, UYAP ve yargı örgütü gibi mesleğin icrasına yönelik eğitim almayan kişileri açıktan atama yoluyla amir pozisyonuna getirmemelidir.

• ADALET BAKANLIĞI, 657 sayılı DMK'nun 3.maddesindeki "kariyer ve liyakat" ilkelerini asla yok saymamalıdır.

• ADALET BAKANLIĞI, tüm kamu çalışanlarının KPSS ile atanmasını yok sayıp, sırf hukuk eğitimi aldı diye tepeden atamayla meslektaşlarımızın vebaline girmemelidir.

• ADALET BAKANLIĞI öncelikle hukuk fakültesini bitirip de işsiz kalanlara değil, personeline yani öz ve öz kendi evlatlarına sahip çıkmak zorundadır.

Sendikamızca Adalet Bakanlığı Personeli arasında yapılan anketlerde şu tablo karşımıza çıkmaktadır:

• Kurumlar arası geçişe muvafakat verildiği takdirde meslektaşlarımızın YÜZDE DOKSANI BAŞKA KURUMLARA GEÇMEK İSTEMEKTEDİR.

• Adliyelerde MOBBİNGE MARUZ KALDIKLARINI BEYAN EDENLERİN SAYISI YÜZDE SEKSENDÖRTE ÇIKMIŞTIR.

• Adalet Bakanlığı personelleri arasında İNTİHAR vakaları her geçen gün daha da artmaktadır.

• 3600 EK GÖSTERGE en hafif meslek kadrosuna dahi verilmekte iken ADALET BAKANLIĞI PERSONELİ burada da yok sayılmaktadır.

• ULAŞIM ÜCRETLERİ seçim yatırımı olarak bir kısım meslek mensuplarına vaat edilirken, bizlerin elindeki ulaşım ücretleri ise maalesef geri alınmaktadır.

Daha ne kadar ezileceğiz bilmiyoruz ama her ne kadar istemesek de üzülerek şu hususu ifade etmek istiyoruz; ADALET BAKANLIĞI artık personelimizin çalışmak istemediği, zorla çalıştığı bir bakanlık haline gelmiştir. Adalete yönelik yapılan her düzenlemede personelimiz yok sayılmış ve hatta elindeki hakları birer birer geri alınmıştır.

15 Temmuz darbe girişimi sürecinde hiçbir kurum fazla mesai yapmaz iken, tüm personelimiz karşılık beklemeksizin haftalar süren fazla mesailere kalmıştır. Yargının her zaman cefasını personel çekmiş, cefasını ise başkaları sürmüştür. Tüm meslektaşlarımız adına buradan hem Sayın Cumhurbaşkanımıza hem de Adalet Bakanımıza sesleniyoruz. Adaletin içinde adaletsizliğin tohumlarını atan bu yanlışlıktan bir an önce dönülmeli, bakanlığın öz evladının helali olan bu hakkı kurum dışına ikram etmemelidir.

Buradan ayrıca yapmış olduğu yoğun lobi faaliyetleriyle, gerek uzlaştırma kurumundan Adalet Bakanlığı personelini dışlamaya kalkan ve gerekse mahkeme yazı işleri müdürlerinin hukuk fakültesi mezunu olacağından bahisle “dosyanın eksik olma devrinin biteceğini, hukukçuların hazırladığı kalem işleriyle hakimin dosyaya hazır olacağını” beyan ederek, personelimizin “YETERSİZ” olduğunu ima eden Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu’nu ayrıca KINIYORUZ. Unutmamalıdır ki, yazı işleri müdürlerimiz zaten yeterince hukuk eğitimi alan personellerden seçilmektedir.

Şu hususu tekrar hatırlatmakta fayda görüyoruz. Kamu kurumları, kamu yöneticileri ve bu işin eğitimini alan personeller tarafından yönetilmelidir. Milletvekillikleri, belediye başkanlıkları, birçok bürokratik alanlar zaten yeterince hukukçu dolmuştur. Hukukçu kontenjanını eritmek adına meslektaşlarımızın kariyer umutlarını ellerinden almak yapılabilecek en büyük hatalardan biri olacaktır. Aynı hataya seçim müdürü alımında da düşülmüştür. Ancak görüyoruz ki daha ilk seçimde büyük sıkıntılar yaşanmıştır.

Bu vesileyle, tüm meslektaşlarımızı mağdur eden bu yanlış düşünceden bir an önce dönülmesi gerekmektedir. Şayet bu düzenlemeden vazgeçilmeyecek ise, bizlere kurumlar arası geçişin önünü açılmak zorundadır. Taleplerimizin olumsuz karşılanması halinde, diğer sendikalarla ortak istişare neticesi gerek iş yavaşlatma ve gerekse iş bırakma eylemlerine mecbur kalacağımızı buradan tüm kamuoyuna ayrıca deklare ederiz. Buradan tüm meslektaşlarımıza haykırıyoruz, artık 1 olma vakti gelmiştir" diyerek sözlerini bitirdiler.