Adalet Sen’sin

Her yıl olduğu gibi bu yılda “adli yıl” açılışı nedeniyle ülkemizin bir çok yerinde yapılacak törenlerde konuşmalar yapılacak ve kokteyller verilecektir. Yine kürsüye çıkan hakim ve savcılarımız salt kendi problemlerini dile getirecekler.

Ama dikkat edilmesi gereken bir konu var. Bu zamana kadar dile getirdikleri problemler sürekli mali hakları ile ilgili olmuştur. Hiç bir zaman adli personelin yani bizlerin sorunları dile getirilmemiştir. Yargının ağır işlemesinin çözümü, hakim ve savcıların özlük haklarının düzeltilmesi ile olmamaktadır. Geçen senelerde yapılan bir adli yıl açılışında kürsüden "vicdanları ile cüzdanları arasında kalan hakimler var" diyerek serzenişte bulunmanın ardından ertesi sene kürsüden teşekkür mesajları verildi. Peki sonuç ne oldu ? Yargının hızı mı arttı, tabi ki kocaman bir HAYIR. Bu husus yargının hızının sadece hakim ve savcıların mali haklarında yapılacak bir düzenleme ile arttırılamayacağının bir göstergesidir.

Bizler genel sınavların haricinde özel yetenek sınavları ve mülhakatlarla işe alınan, işe alındıkları an itibariyle sanki yıllardır yargı çarkının dişlisiymiş gibi muamele gören, kusursuz sorumluluk beklenen, aldığı ücreti vicdanında barındırdığı ADALET duygusuna eş görmeyen, özverili, vefakar ve cefakar YARGI ÇALIŞANLARIYIZ.

Ancak, bakanlığımız tarafından hiç bir yer ve mecrada MENSUP olarak nitelendirmemenin verdiği burukluğu yaşan kesimiz. Yargı sürecinin olmazsa olmazıyız. Kutsal saydığımız görevimizi yerine getirirken yaşadığımız bir çok problemin sadece başlıcalarını aktarmanın uygun olacağı düşünülmekle, sorunlarımızı kısaca dile getirmek istiyoruz.

Yargı Hizmetleri Sınıfı Oluşturulmalı;

Yargı çalışanlarının, içerisinde yüzbinlerce memurun barındığı Genel İdare Hizmetleri Sınıfından ayrılarak kendilerine özgü Yargı Hizmetleri Sınıfının oluşturulması gerekmektedir. Zira, biz yargı çalışanlarının Genel İdare Hizmetleri Sınıfında olmasına karşın bu sınıfta bulunan diğer memur kadrolarından gerek mali haklar gerekse yargılanma şekilleri bakımında çok geride ve farklılıklara sahibiz. En basitinden hakkımızda ön inceleme yapılmaksızın adli soruşturma açılabilmekte ve amirimiz olan hakimimizin önüne sanık olarak direk çıkabilmekteyiz.

Adalet Bakanlığı'nın mevcut idari yapısı değiştirilmeli;

Yargı erkinin çözülmesi gereken sorunlarının başında yönetim sorunu gelmektedir. Hukuk fakültesi mezunu, Adalet Akademisinde sadece hakim ve savcılık üzerine eğitilen ve yetiştirilen hakim ve savcılardan oluşan, sadece hakim ve savcıların özlük haklarıyla ilgilenen Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü yöneticileri yerine oluşturulacak yeni yapıda hukuk mezunu dışında, kamu yönetimi, işletme, iktisat mezunlarından oluşan yönetici kadroları mevcut kılınmalı, bu kadrolara getirilecek şartları taşıyan personelden atama yapılmalı ve yargının üzerine yük olan Adalet komisyonları kaldırılmalıdır.

Görevde yükselme sınavı hak hukuk çerçevesinde tüm ülke geneline merkezi tercih doğrultusunda atama ile yapılarak gerçekleştirilmeli;

Mevcut yönetmelikte, görevde yükselme sınavına girecek adaylar sadece bağlı bulundukları Adalet Komiyonları bazında, bu komisyonlarda kadro dolması halinde ise en yakın Adalet Komisyonlarının kadrosuna başvuru yapabilmektedir. Hal böyle olunca kadro yeri sınırlaması nedeniyle düzenlenen merkezi sınavda yüksek puan alan aday atanamazken bulunduğu komisyonda oluşan kadro boşluğu nedeniye baraj puanı alan bile atanabilmektedir. Bu da personelin motivasyonunu, Bakanlığına olan bağlılığını ve Adalete olan inancını zedelemektedir. Çözüm ise görevde yükselme sınavının merkezi yapıldığı gibi tercihlerin de merkezi olarak yapılması ve yapılacak puan sıralamasına göre atamalar yapılmalıdır.

Fazla Mesai, Nöbet Ücretleri, Tazminat ve Yıpranma payı verilmeli,

Biz yargı çalışanları, Adliyelerimizde hizmet verirken çok kapsamlı ve sürekli güncellenen ve her geçen gün daha da karmaşık bir yapıya sahip olan UYAP gibi bir bilgisayar sistemini, ek bir kursa tabi tutulmadan tamamen beşeri olarak öğrenmekte ve aksatmadan  kullanmakta iken, buna karşılık hiçbir tazminat alamamaktayız.

Yapmış olduğumuz işin ve yüklendiğimiz sorumluluğun farkında olmamız, vatandaşın beklediği adalet hizmetinin aksamadan temini için bu bilinçle 666 sayılı KHK ile kesilen ve hali hazırda ödemesi yapılmayan fazla mesailerimize rağmen halen fazla mesai yapmaktayız.

Yargı hizmetlerinin her zaman ve her yerde eksiksiz ve gecikmesiz yerine getirilmesi için nöbet tutmakta ve nöbet ertesinde mesaimize kaldığımız yerden devam etmekteyiz. Nöbet hizmetlerimiz içinde hiç bir karşılık alamamaktayız.

Bu nedenle, UYAP kullanımı, fazla mesai ve nöbet hizmetlerimiz için mali açıdan düzenleme yapılarak, bu hizmetler karşılığında ücret ödemesi verilmelidir.

Hakim savcının nöbeti nöbet ise bizimki ne ?

Bizler mesai saatleri dışında vuku bulan olaylar nedeniyle adliyeye yada olay mahalline gidilmesi gerektiğinde kendi imkanlarımızla gelirken, hakim ve savcılarımız adliyeye ait araçlarla evlerinden alınmaktadır. Oysa, olay mahallinde yada adliyede görülecek hizmet adli bir hizmettir, bu hizmetin görülmesinde dahi bizden tüm hak mahrumiyetlerine rağmen özveri beklenmektedir.

Nöbet hizmet görülürken adli personelde evlerinden resmi araç ile alınmalı ve evlerine bırakılmalıdır.

Karar mekanizması dosya bazlı işler;

Hakim ve savcılar vuku bulan olay nedeniyle kişiler hakkındaki kararları dava dosyası içerisinde bulunan bilgi ve belgeler ışığında verir. Peki bu dosyaları kimler hazırlar. Biz yargı çalışanları. Bu nedenle karar mekanizması bizler olmadan işleyemeyeceği gibi eksikliklerin neye yol açabileceği tahmin bile edilemez.

Gündemi değiştiren bizleriz ancak gündemde değiliz;

Yaklaşık 7 yıldır hemen hemen her ay medyanın ve ülkenin gündemini adliyeler önünde konuşlanan basın mensuplarının ilettiği yargılama süreçleri doldurmaktadır. Tartışma programlarında sabahlara kadar yargı erki ve işleyişi tartışılmaktadır. Bu tartışmalara katılan Bakanımız dahi bizleri unutmuş, görmezden gelmiş ve hakim savcıların kalem işi yaptıklarını zikretmekten geri durmamıştır. Oysa, gece yarlarına kadar süren yargılama süreçlerinde sadece hakim ve savcılar mı bulunmuştur. Yorucu ve uzun süren bu günlerde dahi ertesi gün mesai saatinde bizler iş gelirken, onlar yoruldukları için işe gelmemiş yada geç gelmişlerdir. Bu çetin ve çileli süreçlerde nöbet ve fazla mesai almadan gece gündüz çalışan bizler hakkında ne bir yazı yazılmış nede bahsimiz geçmiştir.

Hiç bir yerde görülmemiş uygulama;

Devletimizin memur kadrolarında görev yapan diğer memurlar hak mücadelelerini, yitirdikleri haklardan çok yeni kazanacakları haklar üzerine yaparken, biz yargı çalışanları yeni haklar kazanmayı bırakın bir kenara kaybettiğimiz hakları geri almak üzere hak mücadelesi başlatmış durumdayız. Yaklaşık 7 yıl öncesine baktığımızda, nöbet ücretlerinin, havuz ücretlerinin, mesai ücretlerinin ve yolluklarının ödendiği gözlemlenirken şimdi ise bunların hiç birinin ödenmediği görülmektedir.

Bu kalemler bizim hak ettiğimiz kalemlerdir ve karşılığının mutlak suretle verilmesi gerekmektedir.

Ekonomik kriz sadece bizde var ?

Hükümetimiz yaptığı ekonomi açılımları ile medyada enflasyonun tek haneli rakamlara düştüğünü ilan ederken biz yargı çalışanlarının çok değil 8-9 yıl öncesine göre maaşlarından nöbet ücreti, havuz ikramiyeleri, ulaşım ödeneği, fazla mesai ücretinin kaldırılması ile maruz kaldığımız ortalama 800 TL paranın yok olması arasında oluşan çelişki krizin sadece bizlere vurduğunun göstergesi ve tescilidir.

Tüm bunlardan sonra, üzerinde SARAY yazan Adliyelerimiz de çalışanlara ne denir ?

Çok kısa ve net, KÖLE. Bizler köle değiliz, bizler millet ile yargı erki arasında kurulan köprüyüz, yargının olmazsa olmazı ve vazgeçilmeziyiz.

ARTIK YETER;

Yargı çalışanlarının sorunlarını dile getirmek, dile gelen sorunları çözüme kavuşturmak için güç birliği yapan ve gücünü bağımsızlığından alan sendikamız Adalet Büro Sen bu haksızlıklara bir dur demiş ve hızla ülke genelinde örgütlenmiştir.

Mahkeme ile kalem arasında mekik dokuyan, iş yükü ve mobbing altında ezilen, onca sorumluluğa rağmen vasfı tartışılan, bulunduğu yerde kendisinden başka kimsenin bulunmaya cesaret edemeyeceği, tüm bunların yanı sıra insan onuruna yakışır özlük haklarına sahip olmayan, bağlı bulunduğu Bakan tarafından dahi tanınmayan, yargının olmazsa olmazı, üzerinde SARAY yazan taş binalarda KÖLE olarak görülen, adaletin tecelli etmesi için varını yoğuna katan değerli meslektaşlarımız için örgütlenen Adalet Büro Sen'e KULAK VERİN;

Siz saygıdeğer basın mensuplarının ülkenin gündemini oluşturan davalar nedeniyle  önünde konuşlandığı Adalet Saraylarının içerisindeyiz, gündem değiştiren dava sürecinde aldığı insan onuruna yakışmaz bir ücretle hizmet eden, gece yarılarına kadar süren yargılamalardan sonra ertesi sabah yine işe gelen, fazladan yaptığı mesaiye karşılık hiç bir hak alamayan biz YARGI ÇALIŞANLARININ istekleri çok açık ve net,

"Yargı Hizmetleri Sınıfının Oluşturulması, Adalet Bakanlığı'nın mevcut idari yapısı değiştirilmesi, Görevde yükselme sınavı hak hukuk çerçevesinde tüm ülke geneline merkezi tercih doğrultusunda atama ile yapılarak gerçekleştirilmesi, Fazla Mesai, Nöbet Ücretleri, Tazminat ve Yıpranma paylarının verilmesi kısacası YARGI ÇALIŞANLARININ ONURUNA YAKIŞIR ÇALIŞMA ŞARTLARININ SAĞLANMASI"

Bu isteklerimiz yıllardır her adli yıl açılışında göz ardı edilmekte ve dile getirilmemektedir. Bizim mücadelemiz bir onur mücadelesidir. Tüm bu olumsuzluklara rağmen siz saygıdeğer basın mensupları gibi vicdanımızda barındırdığımız ADALET duygusu nedeniyle işimizi aksatmadan Milletimize hizmet etmekteyiz.

Bu nedenle, Adalet Büro Sendikası olarak onurlu mücadelemizde kısaca şunu söylüyoruz :

"Yargı Hizmetleri Sınıfının Oluşturulması, Adalet Bakanlığı'nın mevcut idari yapısının değiştirilmesi, Görevde yükselme sınavı hak hukuk çerçevesinde tüm ülke geneline merkezi tercih doğrultusunda atama ile yapılarak gerçekleştirilmesi, Fazla Mesai, Nöbet Ücretleri, Tazminat ve Yıpranma paylarının verilmesi, yani YARGI ÇALIŞANLARININ ONURUNA YAKIŞIR ÇALIŞMA ŞARTLARININ SAĞLANMASI"  atılması gereken en önemli adımdır.