Bu sene 4. sü yapılan toplu sözleşme görüşmeleri de hüsranla sonuçlanmış olup, özellikle Adalet Bakanlığı nezdinde çalışan meslektaşlarımız hiçbir beklentisine karşılık bulamamıştır. Yetki dönemlerinde adliye koridorlarında gezen ve siyasetçi edasıyla naralar atan sözde yetkili (etkisiz) sendika, çeşitli vaatlerle üye yaptığı meslektaşlarımıza karşı olan sorumluluğunu yerine getirmemenin pişmanlığını dahi duymamaktadır. Her zaman olduğu gibi bugün de şu hususu hatırlatmakta çekince duymuyoruz; “toplu sözleşme adı altında sergilenen bu orta oyununa bir an önce son verilmelidir.” Alınan her zammın enflasyon rakamlarının altında ezildiği bir toplu sözleşmenin, sözde varılmayan uzlaşmada devreye giren ve çoğunluğu devlet kanadının sağladığı bir hakem kurulunun kimseye faydası olmayacaktır. Sözleşme tarafı sendikaların, çoğunluğunu diğer tarafının oluşturduğu bir kurulu hakem heyeti olarak kabul etmeleri dahi, peşinen mağlubiyeti kabul etmenin en basit haliyle açıklamasıdır.
İşte bu noktada devlet memurlarını çare(siz) bırakan sendikaların yapmadığı girişimi Adalet Sen olarak üstlenerek, hakem heyetinin bağımsız ve tarafsız bir kurum olarak oluşturulması hususunda Kamu Denetçiliği Kurumuna gerekli müracaat yapılmıştır. Ayrıca işbu konuya ilişkin, Anayasa Mahkemesi’ne de haklı müracaatımızı yaparak, gerek meslektaşlarımızın ve gerekse tüm memurların haklarını yasal platformda sürdürmek hususunda sendikamızca bir ilke daha imza atılmıştır.
Kamu Denetçiliği Kurumu
Başvuru Numarası : 2019/16973
HAKEM HEYETİNİN BAĞIMSIZ KURUM TARAFINDAN SEÇİLMESİNE İLİŞKİN BAŞVURUMUZDUR
TARAF EHLİYETİNE İLİŞKİN
Adalet Büro Sendikası bir Kamu Görevlileri Sendikası olup, üyeleri başta olmak üzere Kamu Görevlilerinin haklarının korunması için her türlü adli ve idari yola başvurma konusunda ehliyet sahibidir.
“4688 sayılı kanun 19/f: f) Üyelerin idare ile ilgili doğacak ihtilaflarında, ortak hak ve menfaatlerinin izlenmesinde veya hukukî yardım gerekliliğinin ortaya çıkması durumunda üyelerini veya mirasçılarını, her düzeyde ve derecedeki yönetim ve yargı organları önünde temsil etmek veya ettirmek, dava açmak ve bu nedenle açılan davalarda taraf olmak.”
ESASA İLİŞKİN
Kamu Görevlileri Hakem Kurulu bağımsız ve tarafsız bir kurum olmayıp, Uluslararası Sözleşmeler’e, Anayasa’ya ve iç hukuk yollarına aykırı biçimde teşkil edilmektedir. Bu nedenle Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’nun aldığı kararlar yok hükmündedir. Şöyle ki;
- Anayasa 53/5’de memurlar ve diğer kamu görevlilerinin toplu sözleşme yapma hakkına sahip oldukları ifade edilmekte; Maddenin 6. Fıkrasında, “Toplu sözleşme yapılması sırasında uyuşmazlık çıkması halinde taraflar Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna başvurabilir. Kamu Görevlileri Hakem Kurulu kararları kesindir ve toplu sözleşme hükmündedir” düzenlemesi yer almakta ve son olarak, 7. Fıkrasında “Toplu sözleşme hakkının kapsamı, istisnaları, toplu sözleşmeden yararlanacaklar, toplu sözleşmenin yapılma şekli, usulü ve yürürlüğü, toplu sözleşme hükümlerinin emeklilere yansıtılması, Kamu Görevlileri Hakem Kurulunun teşkili, çalışma usul ve esasları ile diğer hususlar kanunla düzenlenir” kuralına yer verilmiş bulunmaktadır.
- Anayasa 128. Md Memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir. Ancak, malî ve sosyal haklara ilişkin toplu sözleşme hükümleri saklıdır. ●öncelikle toplu sözleşmenin hukuki niteliğinin saptanması gerekir. Bu nedenle, kamu görevlileri toplu sözleşmesinin, kamu hukuku çerçevesinde değerlendirilmesinin bir gereklilik olduğu düşünülmektedir.
- gerek kamu görevlileri tarafından kullanılacak toplu sözleşme hakkı, gerekse işçiler tarafından kullanılacak toplu iş sözleşmesinin hukuki dayanağı Anayasa’nın sosyal devlet ilkesidir. Sosyal devlet ilkesinin temel unsuru ise sosyal koruma ilkesi temelinde, ekonomik olarak güçsüz olan kesimlerin güçlü kesimlere karşı korunmasıdır. Bu koruma, ancak güçsüz olanların güçlerini birleştirmeleri ile mümkün olup, devletten bağımsız olarak kullanılması gereken haklar niteliğindeki sendikal hakların (sendika hakkı, toplu iş sözleşmesi ve grev hakkı) olmazsa olmaz koşullar olarak tüm çalışanlarca kullanılmasını gerektirir. 2010 Anayasa değişikliği ile oluşturulan Kamu Görevlileri Hakem Kurulu yeterli ve etkili nitelikte olmayıp salt görünüşte getirilmiştir.
Kamu görevlilerinin toplu sözleşme yapma hakkı, sendika özgürlüğü, grev hakkı ve yönetime katılma hakları ile birlikte kolektif (toplu) sosyal haklar arasında yer alır . Sosyal bir hak olarak toplu sözleşme hakkı, Anayasa’da düzenlenen temel hak ve özgürlükler arasında yer alır. İdarenin ayrıcahakkın etkin biçimde kullanılmasını sağlayacak düzenlemelerin de yapılması gerekmektedir. ●Öncelikle AİHM’e göre, toplu sözleşme hakkı, lafzi olarak madde metninde yer almamakla birlikte, 11. Maddenin güvence altına aldığı bir haktır. Dolayısıyla; AİHS 1. Herkes barışçıl olarak toplanma ve dernek kurma hakkına sahiptir. Bu hak, çıkarlarını korumak amacıyla başkalarıyla birlikte sendikalar kurma ve sendikalara üye olma hakkını da içerir.
- Bu hakların kullanılması, yasayla öngörülen ve demokratik bir toplum içinde ulusal güvenliğin, kamu güvenliğinin korunması, kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli olanlar dışındaki sınırlamalara tabi tutulamaz. Bu madde, silahlı kuvvetler, kolluk kuvvetleri veya devlet idaresi mensuplarınca yukarda anılan haklarını kullanılmasına meşru sınırlamalar getirilmesine engel değildir.
- Türkiye’nin de tarafı olduğu 151 no’lu ILO Sözleşmesi gereğince Kamu Görevlileri Hakem Kurulu bağımsız ve tarafsız olmalıdır. İlgili maddeler aşağıdaki gibidir;
MADDE 7 Kamu görevlileri ve kamu makamları arasında çalışma koşullarının görüşülmesine olanak verenyöntemlerin ve kamu görevlileri temsilcilerinin anılan koşulların belirlenmesine katılmalarını sağlayan başka her türlü yöntemin en geniş biçimde geliştirilmesi ve kullanılmasını teşvik için gerektiğinde ulusal koşullara uygun önlemler alınacaktır. MADDE 8 Çalışma koşullarının belirlenmesiyle ilgili olarak ortaya çıkan uyuşmazlıkların çözümü ulusal koşullara uygun olarak ortaya çıkan uyuşmazlıkların çözümü ulusal koşullara uygun olarak taraflar arasında görüşme yoluyla veya ilgili tarafların güvenini sağlayacak şekilde kurulan arabuluculuk, uzlaştırma veya tahkim gibi bağımsız ve tarafsız mekanizmalardan yararlanılarak araştırılacaktır.
- AVRUPA SOSYAL ŞARTI hükümleri gereğince “tüm çalışanların adil bir ücret alma hakkı” bulunmaktadır. Ancak bu hakkın kullanılabilmesi için toplu sözleşmeler ÖZGÜRCE yapılması gerekmektedir. Bir toplu sözleşmenin özgürce yapılması için tarafların eşit koşullarda ve tarafsız, bağımsız kurulların hakemliğinde bir araya gelmesi gerekmektedir. Nitekim bir tarafta kamu işvereni bir tarafta kamu çalışanlarının olduğu bir masada aradaki dengenin kurulabilmesi için daha hassas ve tarafsızlığından şüphe uyandırmayacak bir mekanizmanın hakemlik etmesi gerekir.
“Avrupa Sosyal Şartı
BÖLÜM 1 4 ) Tüm çalışanların, kendileri ve ailelerine iyi bir yaşam düzeyi sağlamak için yeterli âdil bir ücret alma hakkı vardır. BÖLÜM 2 Madde 4 - Adil bir ücret hakkı
Akit Taraflar, adil bir ücret hakkının etkili bir biçimde kullanılmasını sağlamak amacıyla:
1 Çalışanların kendilerine ve ailelerine iyi bir yaşam düzeyi sağlayacak ücret hakkına sahip olduklarını tanımayı; 2 Özel durumlara ilişkin istisnalar dışında, çalışanların fazla mesai karşılığında zamlı ücret alma hakkına sahip olduklarını tanımayı; 3 Çalışan erkekler ile kadınların eşit işe eşit ücret hakkına sahip olduklarını tanımayı; 4 Tüm çalışanların, işlerine son verilmeden önce makul bir bildirim süresi verilmesi hakkını tanımayı; 5 Ücretlerden ancak, ulusal yasalar veya yönetmeliklerle belirlenmiş ya da toplu sözleşmeler veyahakem kararıyla saptanmış koşullar ve ölçüler içinde kesinti yapılmasına izin vermeyi taahhütederler.
Bu hakların kullanılması, özgürce yapılmış toplu sözleşmeler, yasal ücret saptama usulleri veya ulusal koşullara uygun başka yollarla sağlanır.”
Anayasa’da 2010 senesinde getirilen düzenleme ile, bir bakıma, son kararı verme yetkisi, yürütme organı olan Bakanlar Kurulu’ndan alınarak, Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’na verilmektedir. Ancak böyle bir düzenleme, ancak, söz konusu Kurul, hükümetten bağımsız bir yapıya sahip ise anlam ifade edebilir. Sadece hükümetten bağımsız olması da yeterli değil idareden de bağımsız olacak şekilde teşkil edilmelidir. Oysa, Anayasa’nın 53. Maddesinde, Kurul lehine Anayasal bir güvence öngörülmüş değildir. Tersine,
Kurul’un “... teşkili, çalışma usul ve esasları ile diğer hususlar”ın düzenlenmesi kanuna bırakılmıştır. Kamu Görevlileri Hakem Kurulu, üyeleri, her toplu sözleşme döneminde yeniden belirlenen idari bir kuruldur. Buna göre, Kamu Görevlileri Hakem Kurulu: a) Yargıtay, Danıştay ve Sayıştay Başkan, Başkanvekili, Başkan Yardımcısı veya Daire Başkanları arasından Bakanlar Kurulunca Başkan olarak seçilecek bir üye, b) Kamu İşveren Heyeti Başkanınca Kalkınma Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı ve Devlet Personel Başkanlığından görevlendirilecek birer üye, c) Bağlı sendikaların üye sayısı itibarıyla en fazla üyeye sahip konfederasyon tarafından belirlenecek iki, bağlı sendikaların üye sayısı açısından ikinci ve üçüncü sırada bulunan konfederasyonlardan birer üye, d) Üniversitelerin kamu yönetimi, iş hukuku, kamu maliyesi, çalışma ekonomisi, iktisat ve işletme bilim dallarından en az Doçent unvanını taşıyanlar arasından Bakanlar Kurulunca seçilecek bir üye, e) Bağlı sendikaların üye sayısı itibarıyla en fazla üyeye sahip konfederasyon tarafından üç, bağlı sendikaların üye sayısı açısından ikinci ve üçüncü sırada bulunan konfederasyonlar tarafından ikişer olmak üzere (d) bendinde belirtilen bilim dallarından en az Doçent unvanını taşımak kaydıyla, önerilecek toplam yedi öğretim üyesi arasından Bakanlar Kurulunca seçilecek bir üye, olmak üzere on bir üyeden oluşur (4688, m.34). Bu durumda, Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’nun 11 üyesinden yedi üyesi, Bakanlar Kurulu ve Kamu İşveren Heyetinin başkanı olan bakan, yani, Devlet Personel Başkanlığı’nın bağlı olduğu bakan olarak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı tarafından belirlenmektedir. Kanuna göre, Kamu Görevlileri Hakem Kurulu, Başkanın çağrısı üzerine Başkan dahil en az sekiz üyenin katılımı ile toplanır. Kurul, toplantıya katılanların çoğunluğu ile karar alır.Bu şekildeki bir düzenlemenin anlamı, başkan dahil en az sekiz üyenin katılımı ile toplanabilecek olan Kurul’un yedi üyesinin, yürütme organı tarafından belirleniyor oluşudur. Bu haliyle, Kurul, yürütme organından bağımsız ve özerk nitelikte bir Kurul değildir. SONUÇ VE İSTEM:
1-4688 sayılı Kanun’un 34’üncü maddesinin (a) bendinde yer alan “Yargıtay, Danıştay ve Sayıştay Başkan, Başkanvekili, Başkan Yardımcısı veya Daire Başkanları arasından Cumhurbaşkanınca Başkan olarak seçilecek bir üye” ibaresi, yargı üyeleri içerisinden yapılacak seçimi Yürütme erkinin başının yapması yargı bağımsızlığının ihlali bir yana Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’nun bağımsızlığını da doğrudan tartışmaya açmaktadır. Nitekim yürütme kamu görevlilerinin toplu iş görüşmelerinde doğrudan taraftır. Bu nedenle Yargı mensupları içerisinden yapılacak seçimin Cumhurbaşkanı tarafından değil bağımsız ve tarafsız bir kurum tarafından yapılması yönünde Cumhurbaşkanlığı tarafından düzenleme yapılmasının tavsiye edilmesini,
2-4688 sayılı Kanun’un 34’üncü maddesinin (e) bendinde “Bağlı sendikaların üye sayısı itibarıyla en fazla üyeye sahip konfederasyon tarafından üç, bağlı sendikaların üye sayısı açısından ikinci ve üçüncü sırada bulunan konfederasyonlar tarafından ikişer olmak üzere (d) bendinde belirtilen bilim dallarından en az Doçent unvanını taşımak kaydıyla, önerilecek toplam yedi öğretim üyesi arasından Cumhurbaşkanınca seçilecek bir üye” ibaresinin bu üyenin Cumhurbaşkanı tarafından değil bağımsız ve tarafsız bir kurum tarafından yapılması yönünde Cumhurbaşkanlığı tarafından düzenleme yapılmasının tavsiye edilmesini,
3-4688 sayılı Kanun’un 34’üncü maddesinin (d) bendinde “Üniversitelerin kamu yönetimi, iş hukuku, kamu maliyesi, çalışma ekonomisi, iktisat ve işletme bilim dallarından en az Doçent unvanını taşıyanlar arasından Cumhurbaşkanınca seçilecek bir üye” ibaresinin bu üyenin Cumhurbaşkanı tarafından değil bağımsız ve tarafsız bir kurum tarafından yapılması yönünde Cumhurbaşkanlığı tarafından düzenleme yapılmasının tavsiye edilmesini saygıyla Kurumunuzdan talep ederiz.